16 Aralık 2017 Cumartesi

Fabrika Satın Alan İşçi

Fabrika Satın Alan İşçi
Üretim yavaşlamış moraller iyice sıfırlanmıştı.
İmalat için yarı mamul getiren firma kırk naz
ederek restini çekmeye başlamıştı. İçerde yaklaşık
on işçi kalmıştı. Makinaların çoğu bozulmuş darp
edilmişti. En büyük suç serseri müdür ve ona uyan
patronundu. Böyle gitmeyecekti elbet.
Otomobillere yedek parça üreten bu güzelim
işyerini bir kahraman çıkıp yeniden canlandıracak
ve toparlayacaktı. Tarifi edilen bu genç halen
fabrikada çalışan bir işçiydi. Hayatı boyunca ne
okul görmüş ne de bir eğitim almıştı. Ama Allah
ona doğmadan evvel mesleğini vermişti. Ne gerek
vardı okul okuyup vakit kaybetmesine? Yirmi yıllık
fabrika kurucusunun ölümünden sonra saf
oğlunun eline geçti. Gelen her müdür o fabrikayı
kötüleştirip satın almaya çalıştı, ancak yaratan
buna müsaade etmedi. Çünkü oradan öyle bir
isim çıkıp hak edenlere öyle ağır dersler verecekti
ki saatini bekliyordu. Saf patron son bir defa
toplantı yapacaklarını söyledi. Akşam mesai
bitiminde herkes salonda toplandı. Koray adlı
genç en ön sıralarda oturmuş müdürle patronun
saçma sapan kurtarma fikirlerini dinliyordu. Söz
aldı ve konuşmaya başladı. Her ikisine de çok
yorgun olduklarını ve yanlış planlar yaptıklarını
söyledi. Batmak üzere olan firma böyle
kurtarılamazdı. Kendi yöntemlerini anlatmaya
başladı. Çaresiz kalan müdür ve saf patron onun
anlattığı muhteşem fikirlerden ve planlardan
etkilendi. O günden sonra Koray yetkilendirildi.
Malları satın alan firmalarla telefon trafiği
başladı. Koray her birini ikna etti. Diğer dokuz
arkadaşını da kendine inandırarak işten
ayrılmamalarını sağladı. Bu arada müdür ve
patron olan biteni hayretle izliyordu. Bir işçi nasıl
olur da bunca marifeti sergileyebilirdi. Cesaretti
bunun diğer adı. Bozulan makineleri birer birer
elden geçirdi. Ayarlarını yaptı. Depodaki
çalışmayan makineleri de tamir edip kullanıma
soktu. İmalat gittikçe hızlanıyordu. Fabrikanın
yeni bir kahramanı vardı artık. Müşteriler ondan
gururla bahsediyor, diğer iki enayi ile muhatap
olmuyorlardı. Koray fabrikaya tecrübeli bir
muhasebeci aldı. Tüm mali işleri ona devretti.
Kendisi üretim hattında imalatı ve montajı
gözlemleyecek, bu alanda yeni elemanlar
yetiştirecekti. Üç ayın sonunda firma güzel bir
çıkış yakaladı. Borçlar kapatıldı. Eksikler giderildi.
Yeni elemanlar alındı. Artık içerde tam yetmiş kişi
çalışıyordu. Üç vardiya halinde görev yapıyorlardı.
Koray bazen eve gidecek fırsat bulamıyor orada
kalıyordu. İşleri iyice boşlayan keyif düşkünü ikili
ise her şeyden vazgeçmiş biçimde gün gün
oradan uzaklaşıyordu. Muhasebeci ve Koray kafa
kafaya verdiler. İki bankadan dev bir kredi çekip
firmayı bu iki tembelden satın almanın planlarını
yaptılar. Aciz ikiliye teklif götürdüler. Onlar
dünden razıydı. Devir işlerini bir hafta içerisinde
halledip firmayı yeni sahibine bıraktılar. Koray,
kendi azmi ve akıllı muhasebecisi sayesinde öldü
denen firmayı satın aldı. Bu iki iş bitirici isim
müşterilerin diline dolandı. Herkes onlardan
övgüyle bahsediyordu. Mütevazı kişilikleri işleri
kadar değerliydi. Aradan üç yıl geçti. Koray, atölye
gibi satın aldığı bitik fabrikayı iflastan kurtarmış
dillere destan bir hale getirmişti. Üstelik işten
çıkarılan ve mağdur edilen tüm arkadaşlarını da
tekrar işe almıştı. Gazetelerde, radyolarda,
televizyonlarda reklâmları yayınlanıyordu. Allah’ın
verdiği yetenekle işçilikten patronluğa geçiş
yapmış ama asla ve asla geldiği yeri unutmamıştı.
Onlarca insanı mağdur eden iki andavallı yerini iki
aklı başında adam gibi adama bırakarak oradan
defolup gitti. Akıllarda ise herkesin hak ettiği gibi
yaşadığı evveli gerçek sonrası ibretlik bir laf kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder