Halife Hz. Ömer Hutbede halka sesleniyor:
“Dinleyin ve itaat edin!” Oradan adı sanı
bilinmeyen bir vatandaş (Bazı kaynaklarda
Selman-ı Farisi olduğu kaydediliyor), devlet
başkanına haykırıyor:
“Ne dinleriz ne de itaat ederiz.” Camide derin bir
sessizlik! Kim bilir belki de Halife’den azar
bekliyorlar.
Ama öyle olmuyor; Hz. Ömer “Neden?” diye
soruyor vatandaşına.
“Ya Emirelmüminîn! Herkese kumaş dağıtıldı;
ama hiçbirimiz o kumaştan bir gömlek
diktiremedi. Şimdi görüyorum ki sen o kumaştan
bir gömlek yaptırmışsın. Bir de kalkıp bize
nasihat ediyorsun.”
Koca Halife’de ne hiddet ne şiddet. Belki de
gizliden gizliye bir memnuniyet yaşıyor. Çünkü tâ
baştan sormuştu insanlara: “Ben yanlış yaparsam
beni nasıl düzeltirsiniz?” Sıradan insanların
hakperestçe söylediği şu cevabı alınca sevinmiş,
Allah’a şükretmişti: “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz.”
Demek ki halk soruyordu, sorguluyordu.
Demiyordu ki; “Bu insan halifedir, . dolayısıyla
hesap vermek zorunda değildir.” Suçlamayı örtbas
etme yerine meselenin iç yüzünü rahatlıkla izah
ediyor Halife.
“Oğlum Abdullah, kalk ve gerçeği söyle.” diyor.
Hazreti Abdullah izah ediyor: “Doğrudur, o
kumaştan bir gömlek yapmak imkânsızdı; ancak
ben kendi hissemi babama verdim. O kumaşları
bir araya getirdik, babama gömlek diktirdik.”
Camiye huzur geldi yeniden. Ve vatandaşların gür
sedası Mescit’te yankılandı: “Şimdi konuş ya
Halife! Hem dinleriz hem de itaat ederiz!”
Halk soruyordu, sorguluyordu; yönetici de terleye
terleye hesap veriyordu. Çünkü aldıkları Kur’anî
ahlak ve . Muhammedî (s.a.v.) terbiye öyle
davranmayı gerektiriyordu. Hazreti Peygamber, bir
gece sabaha kadar uyuyamamış, eşi sebebini
sorunca o Muazzam Peygamber, “Dün gece yerde
bir hurma gördüm, yedim. Sonra aklıma geldi ki;
ya o hurma beytülmale aitse?” Nebevî ahlak
buydu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder